İş dünyası her açıklamasında ve söyleminde  ‘’Demokrasinin geliştirilmesinin,  ekonomi ve refahın artışı, büyümenin devamlılığı içinde reformların gerekliliğini‘’  belirtmektedir.

Demokrasinin geliştirilmesinin iş dünyası için, ekonomi ve refahın artışı için ne kadar önemli olduğu, buradan anlaşılabilir. İş dünyasının birebir yaşadığı tecrübeler neticesinde, vardığı sonucu dünyaca ünlü ekonomistler de bilimsel çalışmaları ile ortaya koymuşlardır.

Ekonomik reformlara ve insan sermayesine yatırımları cesaretlendirilmesi için, devletin ve kamu hizmetlerinin kapasitelerinin yükseltilmesi gerekir. Sosyal sorunların azaltılması gibi önemli mekanizmalar vasıtasıyla, demokrasinin yükselmesini sağladığını, ekonomik büyüme ile demokratik kurumlar arasındaki birçok yakın bağın olduğunu ortaya koymaktadır.

Hesap verebilirlik nedeniyle, kamu adına karar alanların, sorumluluk bilincinin yükseleceği, ekonominin gereklerine uygun sağlıklı kararları zamanında alacaklarını, kendilerine tanınan yetkileri, amaca uygun olarak kullanmalarını ve suiistimallerden çekineceklerini öngörmek gerekir.

Sermaye hukukun üstünlüğü, güvenilir yargı sisteminin olmadığı ve temel hak ve özgürlüklerin korunmadığı ülkelere yatırım yapmak istemiyor.

Hukukun üstünlüğü ile temel hak ve özgürlüklerin, daha iyi korunmasının kişilerin girişimciliğini artırırken, ülkeye ve sisteme güveni güçlendireceği bilinmektedir.

Son yıllarda işletmeler, sürekli yenilik yapmak için çaba harcamakta, bunun için değişik teknikler ortaya koymaktadırlar.

Girişimcinin piyasaya sunduğu mal ve hizmetler, toplumun ihtiyaçlarını karşılar. Aynı zamanda istihdam yaratması da ekonomiye önemli bir katkı sağlar.

Girişimcilik, bilimle piyasa arasındaki bağı teşkil eder. Dünyadaki ülkelerin büyük çoğunluğunda hükümetler, girişimciliği desteklemek çabasındadır.

Çin’in küçük işletmelere önem vermesi, ekonominin girişimci ruhu ve kalifiye eleman olmadan kalkınamayacağının göstergesidir.

Bunun için devletin, girişimciyi desteklemesi ve işletmelere bilgili, kalifiye elaman yetiştiren, eğitim kurumların geliştirilmesi ve çoğaltılması gerekir.

İşletmeler, yeterli bilgi ve beceriye ulaşmış ve branşın da donanımlı, kalifiye teknik eleman bulamamaktan şikâyetçi.

Endüstri ve meslek liseleri ve teknik bilimler yüksekokullarının, zamanın getirdiği bilimsel ve teknolojik araçlarla geliştirilmesi gerekirken,

İmam hatip okullarına feda edilmesi, eğitim sisteminin girdiği çıkmazı göstermektedir.

Eğitim, canlı bir organizma gibi sürekli gelişmek ve değişmek zorundadır. Her toplum, zaman zaman gelişme ve değişimlere göre eğitimi yeniden ele alır, çağa uygun yenileşmeler yapar.

Gelişen ve değişen eğitim sistemlerinde, neyin, niçin ve nasıl yapılacağı planlanır.

Eğitimin hedefi, insanın olabildiğince gelişmesi ve üretici güç haline gelmesi olmalıdır. Sürekli bilimsel araştırmaya, akla, özgürce eleştirel düşünmeye, uygulamaya, üretime dayanan bir eğitime ihtiyaç var

Günümüzde bilim ve teknoloji bilgisayar hızıyla gelişiyor. Dünyada hızlı bir yarışma var. Ezbere bağlı ve laiklikten uzaklaşan bir eğitimle, bu yarışa katılmak olanaksızdır. Çağdaş insan, yeni insan, kimseye kendi yerine düşünme ve karar verme hakkı vermek istemez. Çağdaş ve ileri toplumlarda, bireyin önemi devletten fazladır.

Çağdaş anlayışta, insan devletin değil, devlet insanın hizmetinde bir araçtır, devlet dâhil tüm kurumlar insan için vardır. Önemli olan insanın ihtiyaçları ve mutluluğudur.

Günümüz eğitiminin içinde bulunduğu çıkmaz nedeniyle, insanlar yeni arayışlar içinde.

Günümüzde, ülkemizin en öncelikli sorunu, insan haklarına saygılı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti özelliklerini devam ettirebilmenin yolunu açmaktır.

Bugün, hepimizin öncelikli sorunu, çağdaş uygarlık yolunda ilerleyebilmek için, demokratik ve özgürlükleri olan ülkeyi yaratmak için ortak konular üzerinde birleşmektir.

Eğitim, sağlık, adalet, ekonomi, sanayi, tarım, işçi, nüfus artışı, yolsuzluk, laikliğin korunması ve gelir dağılımın düzeltilmesi sorunları, ancak bundan sonra çözülebilir.